Blog

Enderun-Akademia

25.12.2015 10:34

Enderun-Akademia, bir eğitim projesidir.Bu proje günümüzdeki gelişmeleri ve tarihin sayfalarında bıraktığımız dündeki bize ait olanları aynı potada toparlayıp, düşünce safhasından reel platforma taşıma denemesidir. Bir yandan kültürel geçmişimizde acımasızca tozlu raflara kaldırdığımız bizim genetik yapımız ve daha önemlisi yaratılış gayesine uygun olan bu yaşanmışlıkları bulundukları raflardan indirmek, diğer yandan modern dünyanın yine muhtemelen tesadüfen yaratılış gayesine uygun planlamalarını fazlalıklarından arındırmak gayesiyle çıktığımız bu yolda temel referans noktası insan olmak koşuluyla yapılmış bir çalışmadır. Buna göre mesleyi hem daha etkin hale getirmek hem de yönetsel erkin tasarrufuna sunabilmek amacıyla önce proje haline getirmek ardından da bu projenin saç ayaklarını teker teker inşa etmek gerekmektedir. Durum böyle olunca projelendirme safhasıyla başlamak istedik.

Enderun-Akademia

1-Nedeni
2-Yöntemi
3-Sonucu
 
Nedeni:
A-Sosyolojik nedenler
B-Psikolojik nedenler
C-Kültürel nedenler
D-Teolojik nedenler
E-Siyasi nedenler
F-Ekonomik nedenler

 

 Sosyolojik nedenler: 

A) 1-Tarihi sorumluluğumuz, dünden getirdiğimiz birikimlerimiz, bu güne ve yarına aktarmayı gerektiriyor. Müreffeh yaşadığımız tarihsel geçmişimizdeki iyi olanların, sosyal yaşamda, bireyler arasında nasıl tutkal olduğunu ve nasıl ayrıştırıcı olduğunu gözlemlemek mümkün.Bu farklı durumların oluşma nedenini başka gerekçelere dayandırmak mümkün iken, asıl olanı iredelememiş olmanın doğru olmadığını düşünmekteyiz. Baktığımızda durduğumuz yerle dururken baktığımız yer neresidir diye sorup, içtimai hayatın gereksinimlerini ve bütünlüğe ulaştıran yapı taşlarını objektif tespit etme zorunluluğumuz vardır. Bu tarihsel mirası layıkıyla tarif edip, bu mirastan aldıklarımızı, dün ile bu gün arasında köprü kurup aktarmamız, böylece toplumsal ayrışmayı minimize edip bir üst değer etrafında kenetlenmemiz gerekmektedir. 

A) 2- Sosyal yaşamı oluşturan bireylerin üstlendikleri liyakate bağlı sorumlulukların niteliklerini muasır seviyenin üstüne çıkarmak. Toplumun temel taşları olan bireylerin istidatlarını belirlemede küçük çaplı dar alana belirlenimlerin, kötü olmasına rağmen "en" diye tarif edilen örneklerin yerine, yaratılış gayesine inkisap etmiş, hakikat olarak örneklem oluşturacak istidat hedeflerini oluşturmak.

A) 3- Sosyal ve içtimai hayatta bireylerin bir araya gelerek,toplum ve milletleri oluşturmasını sağlayan bağlardaki sunilik yerine yaratılıştan getirilen bir olma, vahdet olmaya dayalı yapısal olarak yıkılması nefsin etkisinden kurtulmuş sağlam bağlaçlar oluşturmak. Toplumdaki bireyleri buna bağlı olarakta toplumları karşı karşıya getiren nedenleri ortadan kaldıracak yapısal değişiklikleri sağlayacak liyakatli bireyleri yetiştirmek. 

A) 4- Sosyolojik yaşamdaki kast ayrışmasını ortadan kaldırıp yine üstünlük vasfını ilmel yakin ve aynel yakin olmayla eşleşik hale getirmek. Hakikati bulan insan sayısını çoğaltıp bunları yaratılıştan getirilen halleriyle hem hal etmek.

A) 5- Fast foud bilgi edinme kültürünü dışarda bırakıp yapısal olarak kalıcı ve sürdürülebilir episteme düzeyine ulaşmak.

A) 6-Sosyal dağılımı yerel normlardan çıkarıp evrensel kabullere dayalı hale getirecekköşe taşlarındaki bireyleri yetiştirip, yukarıdan aşağıya iyileşmeyi sağlayarak toplumdaki bireyler arasındaki uçurumu ortadan kaldırmak. Evrensel bilgi düzeyine ulaşırsak buna bağlı olarak yönetenler arasında daha yukarıdaki düşünüş biçimiyle yönetenlerin yönetimi konusunda yer edinmiş olmayı sağlamış oluruz. 

A) 7- Sosyal yaşamı düzenleyen temel kuralların oluşumunda yaratılış gayesinden gelen düsturları ikame ettirip, sonucunda da ortak kabule dayalı yaşamı tanzim etmek, adalet, ahlak, erdem gibi üst değerleri en üst düzeyde anlaşılır ve uygulanır hale getirmek. Kötüyü olumsuzu hayatın merhalelerine sunmaya çalışanların amaçlarını iyiyi daha görünür uygulanır hale getirerek pasifleştirmek.

A) 8- Bilgiyi teorik ve pratik diye iki kategoriye ayırıp tasnif etmek yerine kullanılabilir hale getirerek hayatın içinde aktif hale getirmek. Bilgiyle yaşamı bütünleştirerek aktif süreçte kaliteli ve anlayışlı yaşam standartlarını oluşturmak. İçtimai hayatın bütün aşamalarında liyakatli bireyleri istihdam etmek. Böylelikle hayatın her aşamasında sosyal bütünlüğü sağlayıp,bireyden topluma nüfuz eden ahengi temin etmek.

A) 9- Önce küçük gruplarda, hemen sonrasında da daha büyük gruplarda ve nihai olarak ta bütün toplumlarda iyileşmeyi sağlayarak, bilmeye dayalı intizamı temin etmek. Kalabalık ve yoğunlaştırılmış öğrenme sürecinden çıkıp, kalıcı ve uygulanabilir, hakikati temel alan öğrenme sürecini tesis etmek.

A)10- Yaygın eğitimdeki bireylerin liyakatlerini ve istidatlarını doğru tespit ederek, yapısal ve kalıcı reformu gerçekleştirmek. Bu bakıcılığı palyoatif verilere değil yaratılış gayesindeki asıl amaca uygun hale getirmek. Çoklu zeka yapısı içerisindeki bireylerin farklılıklarını ve farkındalıklarını artırarak yaşamın bütün aşamalarında hakikate dayandırılan bir süreç tanzim etmek.

A)11- Eğitim ve öğretimi örtüştürerek öğrenmeyi tek sacayaklılıktan kurtarıp, daha ayakları yere basan bir yöntem oluşturmak.

A)12- Öğrenmeyi, kariyer, meslek anlamında nitelikli hale getirip, kültürel öğrenmenin, toplam öğrenme içerisindeki öğrenilme sürecini kısaltarak, yaşamsal öğrenmenin alanını da genişletipi nitelik olarak üst seviyeye taşımak. Sosyal niceliği olduğunu kabul ettiğimiz öğrenmeyi, insan yaşamının farklılıklarını, rollerini en önemlisi, aslı ile irtibatını sağlamak olarak, tasnif edilmiş, yöntemleri belirlenmiş hale getirmek.

A)13-Eğitim öğretim sürecini siyasi ve değişken yapılanmalardan kurtarıp, nitelikli hale getirerek, sosyal bir zorunluluk ve yükümlülükten çıkarıp, bireyin nitelikli olma isteğine bağlı verimli ve üretken hale getirmek. Eğitim ve öğretimin, yönetici, öğreten ve öğrenen kesimlerini, bu işi yaparken elde edecekleri kazanımlarını, onlara giydirilmeye çalışılan elbise olarak değil, yaratılıştan getirilen öğrenme zorunluluğuna bağlı olarak, her bireyi kendi farkındalıklarına göre eğitmek. Öğretenlerin çokluğunu değil nitelikliliğini artırmak.

A)14- Yetenekli,nitelikli genç nufusumuzu dışarı ihraç etmeyip aksine ülkemizi eğitim öğretim merkezi haline getirip, bilimsel ve sosyolojik alanda yukarı ve hatta tarihi mirasımıza bağlı olarak lider haline getirmek.

A)15-Sosyal psikolojinin kendi yöntemi içerisindeki, toplumun bireyi-bireyin toplumu etkileme oranlarını belirgenliştirirken, tümelden tikele yönelimi ağırlıklandırıp, oransal katkısını fazla kabul etsekte, bireyden topluma, tikelden tümele gidişi başlangıç kabul etsek ve oransal etkisinin fazla olduğunu ifade etsekte böylesi bir yapının her iki durumuda kapsayıcı etkisinden dolayı, olmazsa olmaz zorunluluğu vardır. Buna göre ortaya çıkan bu zorunluluk, tesadüfen oluşmuş kurallara  ve yöntemlere bağlanamayacak derecede kıymetlidir. Sosyal yapının eceklerde alacağı biçimi çok önceden planlayamazsak o gün geldiğinde oluşan sorunlara ancak ampirik çözümler üretmek zorunda kalacağız. Yada başta söylediğimiz etkileme oranları farklılık arz edecektir. Daha baskın olan tarafa göre şekil alacaktır. Meseleyi simüle ettiğimizde şöyle diyebiliriz. Günümüzde eğitim öğretim köklerinden koparılmış ve topluma giydirilen siyasi oluşumlarınkendi fikriyatına göre ve kısa zamanlı değişimlere uğramaktadır. Böyle olunca da sonuca ulaşamamış bir milyon yeni ve fakat sonuca ulaşamamış projeyle başbaşa kalmış oluyoruz. Bu ilk bakışta sonuçları itibariyle somut görülmeyen fakat yansımaları itibariyle, ülkenin hatta dünyanın en önemli dorunudur. Bu sorunun yansımaları, diğer bütün alanları etkileyebildiği için, domino gibi bütüne olan etkisini daha bütük etkiyle sarsmaktadır. Dünya üzerinde yaratılışa göre değişen hiç bir şey yok. Lakin yaşadığımız dünyayı şekillendiren insanoğlu sadece olgusal hazlarını beslemek üzere bir dünya kurmanın hesabı içindedir.

B)psikolojik nedenler

B)1-

 

 

 
 
 

 

saçmalama sanatı

24.12.2015 22:30

Bir garip adamdır Olric..
Saygılı ve mütevazi..
İç sesidir ..
Turgut Özben'in kafasının içinde yaşar..

Selim Işık'ın gölgesinden bir garip hayata düşmüştür.. Tutunamayanların inadına bir adamın ben'liğine yapışıp kalmıştır..



Oğuz Atay / Tutunamayanlar ..


***
-Selim’i de yanımıza alacağız.
-Bu nasıl sağlanacak efendimiz?
-Bu kadar işi başardıktan sonra bunun lafı mı olur Olric?
Selim kör taklidi yapacak Olric.
Onu kullanacağız Olric.Akşamüstü işimiz bitince bir çeşmenin yanında çömelip paraları sayacağız.
Bat dünya bat diyeceğiz!
Çok güleceğiz olric.Elaleme rezil olacağız...


***
-Yağmur yağıyor Olric. Islanıyor etraf, ağlasak kimse anlamaz değil mi?
-Anlamaz efendimiz..


***
-Tut ki güneş açtı.. papatyalardan taç yapar mı saçlarımıza?
- Bilinmez efendimiz...
- Yıldız kaydığında diler mi bizimle olmayı?
- Sanmam efendimiz...
- Ben de sanmam... gidelim olric...
-Gidelim efendimiz…...


***
-Ve ben Olric düşmeseydim düşlerimin sırtından zaten inecektim...


***
-Daha kaç kez ıskalayacağız hayatı Olric?
-Oklarımız bitene kadar efendimiz....


***
- Bu yol nereye çıkar Olric?...
- Hiçbir yere efendimiz...
- Hiçbir yer neresidir Olric?...
- Doğru yerdir efendimiz...
- Gidelim mi?..
- Vardık efendimiz......



***
-Sustu mu Olric?
-Sustu efendimiz...
-Biz de susalım mı Olric?
-Siz bilirsiniz efendimiz...
-Bizi susmasına kabul eder mi Olric?
-Eder efendimiz...



***
-Sevelim mi Olric?...
-Sevmek nedir efendimiz?
-Sevmek vazgeçmektir Olric..
-Vazgeçtiyseniz sevelim efendimiz..



***
- Gidelim mi Olric?
- Gidelim efedimiz ....
- Nereye Olric?
-O'na efendimiz...
- O nerde Olric?
- Kalpte efendimiz..
- Gidelim Olric...


***
-Biliyor musun Olric
ben sana "unutmabeni çiçekleri" getirirdim.
“gözüm kararıyor Olric!"
Elimden bir kaza çıkacak.ben Selim’e benzemem, yanlış adam seçtiler beni bu işe memur etmekle.
Ben özel teşebbüsüm Olric!



***
Sen acıyı biriktirmeyi seversin Olric…
Sen biriktirmeyi seversin....hadi devam et şimdi …kuru yaprakları...
Deniz taşlarını… gözyaşını… sorulamamış soruları …
Senden kalan sesleri… yaşanamamış paylaşılmışlıkları…
Birlikte harcamak üzere kalbinde biriktirilmiş zamanları ve hüznü…
Ve özlemi biriktirmeye…


''Ne olurdu sen insan olsaydın Olric ya da Selim ölmeseydi.''


İçini tarifsiz bir korku kaplıyor, olduğu yerde ter içinde kalıyordu. Selim`i düşünen Turgut tan başka bütün Turgutlar, birdenbire onu yalnız bırakıyordu....



***
-Olric, bana edilgen bir kelime söyler misin?
-Emin misiniz?
-Evet Olric. hem de en yakıcı olanını söyle!
-Silinmek efendimiz. yeterince edilgen mi?
-Fazlasıyla edilgen...



***
-Herkes geçer diyor, geçer mi Olric?
Herkes ne bilir acımı,
Herkes ne bilsin acımızı!…
Yaşar gibi yapmaktan, özlemez gibi yapmaktan,
İyiymiş gibi yapmaktan, nefes alıp onu içimde tutmaktan,
O nefeste boğulmaktan sıkıldım.
Ki nefessizlikten değil nefesten boğulmaktır marifetimiz Olric…
- evet efendimiz.
- Bana katıldığını bilmek güzel. arada ses vermen güzel; içimin sesi de olmasa ölürüm yalnızlıktan.



***
-Yağmur yağıyor Olric, ıslanıyor etraf... ağlasak kimse anlamaz değil mi?
-Anlamaz efendimiz...
-Anlasa ne olur...
-Utanırız efendim...
-Sevmeyi göze alan utanırmıymış Olric ..."


***
-Ona yaptığınızı bana yapamayacaksınız. beni yolumdan çeviremeyecekler Olric! insan, Selim olduktan sonra ne yapsa olur, anlıyor musun Olric?
-Anlıyorum efendimiz.
-Anlamasan da olur. kimse anlamasa da olur. gerçek hürriyet budur Olric. ben anlıyorum. anlatamasam da olur.


***
-Sus Olric düşünüyorum.
-Düşünmek ne haddinize efendim.
-Descartes düşündükçe var oluyor.
-O düşündükçe var olur, siz yok olursunuz efendimiz.



***
Sonbahar gibi hep kaynayan bir neşeyle savrulurdun hayatın içinde.

Yaprak yaprak, yön seçmeden!

Ben yüzüme kondurduğum hüzünle boyardım her şeyi…

Sen hazan yüzlüm olurdun Olric…




***
Az´ım Olric...azımsanıyorum...azım sanıyorum!...

Gidip bir köşede biriktirme zamanım geldide geçti bile…

Ki az zamanda ne şiirler biriktirmiştim içimde…



***
-Gözden ırak, gönülden de ırak olur mu efendimiz ?..
-Hayır Olric !..
Yüreğinde bir yer açıp oraya oturttuğun her kimse ; Seninle birlikte gider her yere...
-Ben kötü birimiyim efendim?Yüreğimde giden onca insanın yüreğinde bir yerim olduğuna neden inanmakta zorlanıyorum?
-Onlar gerçekten gittiği içindir Olric....


***
-Hayat Nedir Olric...?



***


Üzülme Turgut, bunu karşındaki bilmiyor Turgut, biraz gülümse Turgut, anlıyormuş gibi bak
Turgut; kimse o kadar akıllı değildir, kimse seninle korktuğun kadar ilgili değildir.




Neysem, ne olduysam daha iyisini dosyalarından çıkarıp burnuma dayıyorlar sanki. az gelişmiş öfkeme de burun kıvırıyorlar,dudak büküyorlar. daha beter olun! daha beter olun! inşallah yakında ölüme de çare bulursunuz ve ben de binlerce yıl kulağınızın dibinde sızlanır dururum.. ya beni anlarlarsa sonunda? daha kötü, daha kötü..!



***
-Kim o olric
- Kapıcı, efendimiz.
- Ne istiyor olric
- Çöp var mı diye soruyor efendimiz
-Bi'tap bedenimden ala çöp mü olur olric ?
Söyle taşıya biliyorsa beni alsın olric
- Olur mu efendimiz
çileyle yoğrulmuş ömrün ederi bu olamaz efendimiz
- Ya ne olric bunca şeyden sonra göğsümüze nişan takacak değiller ya
- Ama efendimiz...
- Kapat kapıyı olric üşüyorum...




***
?'...Çek çıkar düştüğüm kuyudan…
ki biliyorsun ben var halimle yok olma çabasındayım…
nefes aldığın her anı hayata döndürememenin telaşındayım..
yazıyorum olric…okuya okuya bul beni…
ne imla..ne satır arası... ne paragraf..
......boşluk yok Olric...dopdoluyum...
Buralarda kalakaldım olric...
bir o kadar durgun…Öyle bir şey işte...
görüyorum ki Benimle birlikte hiçbir şey kalakalmıyor…



***
Ölümü bilerek yaşamak istiyorum Olric.Yaşamın anlamını bilmek için,ölümün anlamının karanlıkta kalmasını istemiyorum.
ben,ucuz yaşantıların asil kahramanı,ucuz şövalye romanlarının nesli tükenmiş son temsilcisi ben,bunu nasıl yapacağım?
Ucuz geçmişimi nasıl inkâr edeceğim?
Günahlarımın ağırlığına dayanamıyorum Olric....
Neden beni uyarmadın?



***
Bak yağmur yağıyor yine… üstelik gri….
Bu aralar yağmurların rengi hep gri...
Sen… yağmur ve bir bardak demli çay...
birbirinize ne de çok yakışıyorsunuz…
sen çayı çok seversin Olric…yağmuru da ben…
sensiz çay ısıtmıyor içimi Olric…



***
-Bazen Yok Olmak Hiç Olmak'tan İyidir Olric..!!
- Yok'mu Olalım Efendimiz ?
-Varmı'yız ki Olric ?..


***
Aşk belki… her bitenle başlayandı… Başlayamadım Olric!... aşk dediğim benden doğandı... gidişimin en büyük nedeni Uzaklarına çekilip uzaklarından bakmak seni yeniden doğurmaktı… Kim bilirdi ki gitmeye karar verenin gitmek için hangi sözün ardına gizlendiğini? Dönmek için elbet gitmek gerekir ama sen fazla açıldın kıyından… Çek kürekleri Olric... çek kürekleri ... biliyorsun ki ne kadar çeksen asla kıyılara ulaşamayacağız!



***
?-Geldin mi olric?
-Geldim efendimiz.
-Gene başbaşayız, gene yalnız.
-Siz istediniz.



***
Hüzne bulanmadan yaşanmıyor ki olric...
İlk açılan yaranın bir daha kapanmayacağını…
İlk kopan fırtınanın ömür boyu dinmeyeceğini…
Hep ilk olanın ne varsa aniden değiştirileceğini nereden bilebilirdin ki Olric... Şehirler değiştiriyorum…Olric…"içimden şehirler geçiyor sen her durakda duruyor inmiyorsun"lara takılıp kalıyo...rum…
Şehirler değişiyor olric…
Ben değişiyorum…
Değiştikçe kanıyorum…
Dünya da değişiyor ...
Bir yaşanmışlıklar olduğu gibi duruyor işte...
"Sen yok desen de... Ay dolunay işte..."



***
-Olric susuyorsun.. Korkma olric Susmak'la ilgili aptal bir kelime oyunu yapmaya niyetim yok.. Su'sarsam susarım Olric, bunun için parantezlerimi kullanmam.. peki Olric ya ölürsem buna uygun bir kafiye buluruz dimi.. Gelmiyor içimden Olric, içimi o mengene gibi sıkıştıran şeyi şairane bir dille anlatmak gelmiyor.. Hiçliğimi daha afilli kılmak hayatı daha yaşanılır kılmıyor.. Küstüm olric, şairlerede küstüm.. Onlar inandırdı bizi "yarınlar güzel olacak yalanına"..Peki Olric yarın olacak mı?



***
-Ben…Aşk belki... diyerek çıktım yola…
Aşk belki… her bitenle başlayandı…
Başlayamadım Olric!...



***
- Ne anlamsız bir yaşantı. Dolabın kapağında bir yazı; yangında ilk kurtarılacak eşya. Onu değil beni kurtarın.



***
?-Benim gibi, günlük yaşantı batağına saplanmış biri ne yapabilir Olric?
-Her yaşantınızda turgut'luk olduktan sonra gerisinin ne önemi var efendimiz?
-Anlamadım olric.
-Anladınız efendimiz? anlamaktan korkuyorsunuz sadece.
-Ben turgut'um olric. Turgut Özben. bunca rezilliğimden sonra nasıl...
-Ölmekten mi korkuyorsunuz efendimiz?
-Bilmiyorum Olric. büyük bir karışıklık ve belirsizlik seziyorum. Yaşantılarıma verdiğim eski anlamlar, birer birer kaçıyor. yeni anlamlar veremiyorum kelimelere. ben Selim değilim Olric. Selim romanları okuya okuya Selim'liğe özenen bir don kişot olmaktan korkuyorum...



***
-Hürriyet kötü bir kavram Olric.
Öyle , anlattıkları gibi özlenecek bir ortam değil.
Bu hürriyet ,
…kulağıma kötü şeyler fısıldıyor Olric.

Duymak istemiyorum…!


***
-Bir türlü sonuna gidemiyorduk rüyalarımızın korkuyorduk korkuyordum Hayallerinde bile korkar mı insan?


***
-İçimi bir soğukluk kapladı Olric. Uzaktaki ülkemin, buzlar ülkesinin bir özlemi olacak bu Olric. Bu sahte sıcaklık beni hiç ısıtmadı; şimdi anlıyorum bunu.


***
-Sonuçlara katlanmalıyız olric:katlanmalısın.Bana bir yerde dur diyemezsin.Bİr kişide sonuna kadar gitmeli.Ölümün bile yarıda bırakmasına izin vermemeli..


***
-Sen acıyı biriktirmeyi seversin Olric!


***




Ölseydim de bugünleri görmeseydim! Selim bir şey söyle, nasıl bir şaka olduğunu anlat bana bunun. Bat dünya bat! Ya da aklımı başımdan alın da Olric'le birlikte mısır satalım cami avlularında...


-Dayanamıyorum Olric..
-Haklısınız efendimiz..



Oğuz Atay ..



Bütün rüyalar artık birbirine karışıyor Olric. Düş ve gerçek arasındaki çizgi siliniyor...





***
Öyleyse, ben de hayatımın sonuna kadar aynı yerde kımıldamadan oturacağım, herkes istediği kadar koşsun.
Beni anlayacak insan, oturduğum yerde de beni bulur.
Oturacağım ve bekleyeceğim...




***
-Bu masalı yürütecekmiyiz Olric?
-Evet efendimiz. Dünyada bir tane kahraman bulunmalı...



***
-Nefes alamıyorum Olric.
Bu insanlar içinde kendime rol biçemiyorum...
Ah Olric, ölemiyorum bile!



***
-Bir gün bu çiçekler o kadar büyüyecekler ki bütün reklam demirlerini örtecek.
Sarmaşıklar reklam levhalarına saracak ve tabiat medeniyeti yutacak. O zaman biz ne olacağız Olric? -Biz her zaman yolda olacağız efendimiz.




***
-Yolun sana tahammül ettiği kadar yolcusun Olric
Gitmek; aslında “seni sevmeyenleri güldürmeyi göze almaktır” Olric
Saat kaç Olric ?
-Onunlabirömürolmaya az var efendimiz ...




***
-Ne zoruma gidiyor biliyor musun Olric ?
O'na yazdıklarımı, ondan başka herkes okuyor..




***
- Elimde olmayan şeyler var, Olric..
-Nedir efendimiz?
-Elleri Olric elleri..




***
-Susalım mı Olric ?
-Konuşsanız ne değişecek Efendim ...
-Hiç birşey Olric ...
-Susalım birkez daha Efendim ...
-Cam kırıkları gibidir bazen kelimeler, Olric !!!
...Ağzına dolar insanın..
Sussan; Acıtır.. Konuşsan; kanatır...
Susalım birkez daha Olric ....





***
-Güçlü olmak artık beni yoruyor Olric
Herkese karşı dimdik olmak
Arkasında durmak attığım her adımın yoruyor
Ki buralarda bilmem hangi uykunun hangi köşesinde
Beklemedeyim hiç gelmeyecek olanı......




***
- Herkes işini biliyor bizden başka. Ben bütün insanlara hayranım Olric.
Bütün satıcılar, biletçi yanlarından geçerken nasıl gülümsemek gerektiğini ve arkasından nasıl küfredileceğini biliyorlar.






***
-Her Doğan Gün Parantez Açtı Gönlümüze Ömrümüze Beynimize ..
Ama İçini Dolduramadık Olric
Anlamını Kaybetti Parantez"in İçini Doldurduğumuz
Tüm Sahici Sandığımız Cümleler...

***




- İnsan yorulur mu bazen insan olmaktan Olric.?


Oğuz Atay...



O zamanlar, henüz, Olric yoktu; hava raporlarıda günlük bültenlerden sonra okunmuyordu. Henüz durum, bugünkü gibi açık ve seçik, bir bakımada belirsiz değildi.





***
- Kolundaki Yaralar Efendim ?
-Tutunurken Öyle Oldu Olric
-Ya"Yüreğindeki Yaralar" Efendim ?
-Tutulurken Öyle Oldu Olric
-"Peki Ya Gözlerindeki Suskunluk" Ne Efendim ?
-Hiç Dokunma,Sus Olric
- Sus"tum Efendim...



***
-Tutturmuşlar biz ayrıldık diyorlar !..
Öyle mi Olric ?..
Ayrıldık mı biz..?
Bu insanlar gerçekten deli Olric ;
Senin içimde saklandığını hala göremediler...!



***
-Hüzne bulanmadan yaşanmıyor ki Olric...
İlk açılan yaranın bir daha kapanmayacağını…
İlk kopan fırtınanın ömür boyu dinmeyeceğini…
Hep ilk olanın ne varsa aniden değiştirileceğini nereden bilebilirdin ki Olric... Şehirler değiştiriyorum…Olric…"içimden şehirler geçiyor sen her durakda duruyor inmiyorsun"lara takılıp kalıyorum…
Şehirler değişiyor olric…
Ben değişiyorum…
Değiştikçe kanıyorum…
Dünya da değişiyor ...
Bir yaşanmışlıklar olduğu gibi duruyor işte...
"Sen yok desen de... Ay dolunay işte..."


***
-''Sevdiğini incitir insan" diyenleri haklı çıkaracak kadar acıyla yanışım. Ne ekersen onu biçersin diyen rüzgarım sonrasındaki fırtınalarım… Bir şiire vurulup da hiçbir şiir olamayışım... ve nerede… nasıl… ne zaman sonlanacağını artık pek de umursamadığım… bilemediğim hayatım… Hepsi bir "yaşandı bitti" noktasının etrafında dolanıyor… nokta gelip koyuyor sonunu… hadi durma al yalnızlığımı ört üzerine Olric...




***
-Yolun sana tahammül ettiği kadar yolcusun Olric
Gitmek; aslında “seni sevmeyenleri güldürmeyi göze almaktır” Olric
Saat kaç Olric ?
-Onunlabirömürolmaya az var efendimiz ...




***
-Ne Çok Şey Biliyorlar Bu İnsanlar Olric ?
- Herkes İşine Geleni Biliyor Efendim...



***
- İnsanın en iyi dostu kimdir Olric?
-Hayattır efendim.
-Peki ya o niye?
-Ölene kadar insanı yalnız bırakmaz da ondan efendim.
-Tamam Olric sus yalnız kalmak istiyorum.






***
-Geçer"mi Olric ?
- Geç"miş Aslında Geçmez"miş Efendim
Hep Bir Köşe"de Yerinden Çıkmak İçin
Geceyi Beklermiş ...



***
- Donuk Gözbebeklerimdeki Çığlığın Bir Adı Yok
Yüzümü Ellerinin Arasına Alıpta Söyle Olric
Nereye Eser Bu Rüzgar ?





***
-Tutunamayanların Hayatında Vakit Hep Geç Kaldı Olric…
Hep Acele Ettiler Ama Hep Geç Kaldılar..


***




- Sevmek ne demek olric....

                                                                                                                                            "Oğuz Atay-Tutunamayanlar"

 

 

Hɑfızɑyɑ çɑkıl tɑşı gibi sɑplɑnɑn bilgi kırıntılɑrınɑ yeni bir ɑd bulduk: kültür. İngiliz hodgɑmdır.bir millet değil de bir yığın.yığın düşünmez, mâruz kɑlır.

Nezleye yɑkɑlɑnır gibi tutulur bir fikre. Ateşi yükselince ɑrslɑnlɑşır, nöbet geçirince her mukɑddesi unutuverir.

Sɑvɑş bir irşɑt. Sɑvɑş, ışıklɑ kɑrɑnlığın diyɑloğu.

 Düşmɑn, gözü bɑğlı olɑndır. İrfɑn, düşüncenin bütün kutuplɑrını kucɑklɑyɑn bir kelime.

Vɑkit geçmiyor diye şikɑyet ederiz. Neyin geçmesini istiyoruz? Hɑyɑtın. Ve hepimiz ölümden korkɑrız.

Mɑhɑlle kɑvgɑlɑrı, tefekkürün zirvelerine ulɑşmɑmɑlı.

Ormɑnı görmedin. ɑğɑcı görmedin. rüzgârin önüne sɑvurduğu birkɑç kuru yɑprɑğı insɑn zekɑsının bütünü sɑnıyorsun..

Okumɑk, iki ruh ɑrɑsındɑ âsıkɑne bir mülâkɑttır. İdeolojiler, uçurumlɑrı ɑydınlɑtɑn hırsız fenerleri.

Yɑşɑmɑk, yɑrɑlɑnmɑktır. Yɑrɑlɑnmɑk dɑ güzel. İnsɑnlɑr hür doğɑrlɑr, eşit hɑklɑrɑ sɑhiptirler; hiçbir hülyɑ bɑnɑ bu kɑdɑr çocuksu, bu kɑdɑr ɑnlɑmdɑn yoksun gelmemiştir.

Cinɑyete ses çıkɑrmɑyɑn cɑnının suç ortɑğıdır.

Kɑmus, bir milletin hɑfızɑsı, yɑni kendisi; heyecɑnıylɑ, hɑssɑsiyetiyle, şuuruylɑ. Kendi gerçeğimizi kendi kelimelerimizle ɑnlɑyıp ɑnlɑtmɑk, her nɑmuslu yɑzɑrın vicdɑn borcu.

Kültür, homo ekonomikus’un kɑnlı fetihlerini gizlemeye çɑlışɑn birer şɑl. Güneş ülkeleri ɑydınlɑtır, sözler milleti.

Dɑhi, munzevi bir yıldız; ɑnɑsız doğɑn çocuk, ɑnɑsız doğɑn ve zürriyetsiz ölen. Zirveden zirveye ɑkseden şɑrkı.

Kendini tɑnımɑk, mɑrifetlerin mɑrifeti.

Bu çökmeye hɑzır medeniyet üç sütun üzerinde duruyor; süngü, ɑçlık, fuhuş. Bilgi, sonu gelmeyecek olɑn bir fetihtir.

Tɑbulɑr tɑbulɑr! Her ɑdımdɑ şuurɑ dur emrini veren bir jɑndɑrmɑ neferi. Her kɑpının ɑrkɑsındɑ, elinde bıçɑk, bekleyen bir hɑrem ɑğɑsı.

Düşünme! Düşüneni iftirɑnın ve sefɑletin lɑğımındɑ boğduktɑn sonrɑ ellerimizi yıkɑyıp, efendim bizde filozof yetişmiyor diye ɑh u vɑhlɑr.

Din, ɑvrupɑ için bir ɑfyondur, bütün ideolojiler gibi. Türk ɑydını yɑngındɑn kɑçɑr gibi uzɑklɑşıyor memleketten.

Hɑyır kirlettiği bir odɑdɑn kɑçɑr gibi. Rɑskölnikov sɑrsıntı geçiren bir toplumdɑ yɑpɑyɑlnızdır. Dosto gibi.

 Şiir ne bir teşrih mɑsɑsıdır, ne bir teşhir çɑrmıhı. Şuurɑltı(psikɑnɑliz) her istediğini kolɑycɑ elde eden mutlu ɑzınlığın imtiyɑzı.

Tefekkür vuzuhlɑ bɑşlɑr,kurtuluş şuurlɑ.

Kɑhrɑmɑnlık, hɑtɑdɑ ısrɑr etmemektir.

 Her büyük ɑdɑm kucɑğındɑ yɑşɑdığı cemiyetin üvey evlɑdıdır.

Dehɑ tɑbiɑtın en tehlikeli ɑrmɑğɑnı.

Hɑpishɑne, mɑskelerin çıkɑrıldığı yerdir. Belki de medeniyet uyuyor ve zɑmɑn zɑmɑn rüyɑ görüyor.

Kültür, kɑypɑklığı, müphemiyeti ve seyyɑliyetiyle ɑvrupɑ’dır.

Tɑrif edilmeyen, edilemeyen bir kelime.

Slogɑn, ilkelin ideolojisi.

 Birbirini bütün tedɑileriyle kɑrşılɑyɑn iki kelimeye ne ɑynı dilde rɑstlɑrsınız ne iki ɑyrı dilde.

Vɑtɑnlɑrını yɑşɑnmɑz bulɑnlɑr, vɑtɑnlɑrını yɑşɑnmɑz’lɑştırɑnlɑrdır.

Yemin ederim ki, dünyɑnın bütün toprɑklɑrı bir tek insɑnın kɑnını ɑkıtmɑyɑ değmez.

Gitmek, kɑderin hɑtɑlɑrını düzeltmektir.

Çɑtışmɑsız toplum berɑber otlɑyɑn, berɑber gevis getiren ɑdsız bir sürü. Bɑtı’nın düşünce tɑrihi ɑkıllɑ nɑklin mücɑdele tɑrihi.

Tɑrihi yɑrɑtɑn, fertle yığın ɑrɑsındɑki ɑnlɑşmɑzlık.

Sevgi gɑrip bir yɑngın. Yɑşɑmɑsı için büyümesi gerek. O yɑngınɑ herşeyini ɑtɑcɑksın; zɑmɑnını, gururunu, dehɑnı.!

Murdɑr bir hɑlden muhteşem bir mɑziye kɑnɑtlɑnıp uçmɑk gericilikse, her nɑmuslu insɑn gericidir.

Kâmuş bir millietin nâmusudur.

 İnsɑnlık dɑimɑ kötü oyuncɑklɑr peşinde koşɑn bir çocuk.

Olgunlɑşmɑk kɑlbin dɑhɑ hɑssɑs, kɑnın dɑhɑ sıcɑk, zekânın dɑhɑ işlek, ruhun dɑhɑ huzurlu olmɑsı demek.

Düşünceye câzıp ve pɑrlɑk bir biçim vermek küçültür düşünceyi.

 Büyük yɑzɑr içinden gelen sesi olduğu gibi hɑykırɑndır.

Kelimeleri kullɑnırken ɑvɑmın hoşunɑ gidip gitmeyeceğini düşünmez.

Her çɑğ kendi kelimelerini söyletmiş kelimeye; her demɑgog kendi yɑlɑnlɑrını. 7

Bir ideɑl için ipe çekilmek, ölümlerin en güzelidir.

Kelime : senin yıldızlɑrın kelimeler, şöyle rɑksetsinler, ɑlev sɑçlɑrıylɑ sonsuz bɑhçesinde hɑyɑllerinin.kelime ormɑndɑ uyuyɑn dilber; şɑir uzɑklɑrdɑn gelen şehzɑde.öyle seveceksin ki kelimeleri, sɑnɑ yetecekler.yıldızlɑr tɑnrı’yɑ yetmiş mi?

Kelimeler benim sudɑki gölgem, okşɑyɑmɑm onlɑrı, öpemem.

Bir dɑvet olɑrɑk güzel kelime ve muhterem.

Gönülden gönüle köprü, ɑsırdɑn ɑsırɑ merdiven.

Kelime kendimi seyrettiğim dere. Kelime sonsuz, kelime ɑdem. Tɑrihin mimɑrı: isyɑn, kɑdere, zɑmɑnɑ, insɑnɑ.

Biterek ölmek güzel şey, bɑşlɑmɑdɑn ölmek korkunç.

 Kitɑptɑn değil, kitɑpsızlıktɑn korkmɑlıyız.

Mütercim, mutlɑk’ı ɑrɑyɑn bir çılgın, ‘felsefe tɑşı’nı bulmɑyɑ çɑlışɑn bir simyɑgerdir.

Duygunun ɑsɑleti, kuvvet ve isɑbetindedir.

Yığın düşünmez, mɑruz kɑlır.

O kɑdɑr yɑlnızdım ki kɑrɑnlıklɑrdɑn iblis’in eli uzɑnsɑ minnetle sıkɑrdım.

Kitɑp, istikbɑle yollɑnɑn mektup. smokin giyen heyecɑn, mumyɑlɑnɑn tefekkür.

Aldɑtmɑyɑn tek sevgili vɑr dünyɑdɑ: mutlɑk güzel. Nereye gidersen git, bulɑcɑğın ɑydınlık, zihninin ɑydınlığı kɑdɑr olɑcɑktır.

Tɑrihimiz, mührü sökülmemiş bir hɑzine.

Hɑvɑrilerini yɑrɑtɑmɑyɑn isɑ’nın yeri timɑrhɑnedir, tɑrih değil.

Acılɑrı dev ɑynɑsındɑ büyüten rezil bir hɑssɑsiyetim vɑr.

Yɑşɑyɑnlɑrı yöneten ölülerdir. Demek ki öldürülmesi gereken ölüler de vɑr. Kelɑm, bütünüyle hɑysiyettir.

 Kronoloji: ɑptɑllɑrın tɑrihi.

Hɑyɑt herkesin yɑşɑdığı, kimsenin yɑşɑmɑktɑn hoşlɑnmɑdığı komedyɑ.

Avrupɑ tɑrihi, bir sınıf kɑvgɑsı tɑrihidir.

Sɑğ ve sol: ɑnlɑdım ki bu iki kelime, ɑynı ɑnlɑyışsızlığın, ɑynı kinlerin, ɑynı cehɑletin ifɑdesidir.

                                                                                    "Üstad Cemil Meriç"
 


 

sosyolojik tahliller

24.12.2015 19:37

Yeni blog'umuz bugün oluşturuldu. Buraya odaklanın ve sizi bilgilendirmek için çalışalım. RSS feed sayesinde, bu blogda yeni mesajları okuyabilirsiniz.